Derneğimiz Onur Kurulu Üyesi Alp Hamuroğlu'nun 27 Mayıs'a özel hazırladığı yazıyı sizinle paylaşıyoruz. (https://www.facebook.com/alp.hamuroglu)

Son Devrim 60. Yaşında: 27 Mayıs

“Onlar şahsi menfaatlerini cehalet ihtirasıyla dolu faşizm rejimini tatbik, Hitler ve Mussolini prensiplerini milletin içinde anane haline getirmek istediler. Aydın tenkitçilerin söylediklerini hiçe sayarak dünyada hiç bir vicdanın asla kabul etmeyeceği demokrasi dışı unsurları milletimize kabul ettirmek istediler.”
RAMAZAN ONBAŞI

“Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyet’i basınsız, üniversitesiz, meclissiz idare etmek istiyorlardı. ... Türkler, alimleri dalkavuk, öğrencileri maktul, gazetecileri korkuluk ve bütün aydınları sürüngen hale getirerek, bir çete gibi davrananların rezaletlerini dünya önünde reddetmişlerdir.”
AZİZ NESİN, 28 Mayıs 1960

“Menderes... Atatürk’ün ortadan kaldırdığı batıl inançlara saplanma hürriyetini geri veriyordu. Ordu Menderes’e itaat veya Atatürk ruhuna sadakat gösterme şıklarından ikincisini tercih etti.”
CORRIERA DELLA SERRA

1908 Meşrutiyet Devrimi Hürriyet Devrimi olarak anılır. Çünkü hürriyet için yapılmıştır ve hürriyet getirmiştir.

Bir Kemalist devrim olan 27 Mayıs Devrimi de bir hürriyet devrimidir. Unutmayalım İstanbul’daki Beyazıt Meydanı, 1960 yılından sonra “Hürriyet Meydanı” olmuştur.

1950 14 Mayısında yapılan seçimde Demokrat Parti (DP) beklenmedik ölçüde çok oy alıp iktidar olduğunda Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) hükümetten çekildi ve muhalefete geçti.

Yeni iktidarın ilk uygulamaları, laiklik karşıtı kesimleri memnun etmeye yönelikti. Ayrıca, savaş sonrasında CHP’nin açtığı ABD ile sıkı ilişkiler yürütmeyi daha da geliştirmek ve ileri götürmek isteğini gizlemiyordu. NATO’ya başvuruldu, reddedildi, ama sonradan ABD Kore Savaşına katılma isteği göstermiş olduğundan Türkiye’yi almayı doğru gördü, ortaklarına da kabul ettirdi. Türkiye’nin asker gücü önemliydi, kullanılmalıydı.

1954 yılında Silahlı Kuvvetler için beğenmezlikler sonucu kıpırdanmalar başladı. 55’lerden itibaren de emir-komuta zinciri dışında oluşumlar görüldü. Bunlar küçük gruplaşmalar olduğu için ya gelişemediler ya da açığa çıktılar, böyle bu dönemin arkası kesildi.

Çok yerde “27 Mayıs’ın başlangıç tarihi” diye anılan 1957 yılı subay hareketlenmeleri yargıya kadar vardı ama çok genişlemedi.

1958 yılında, yönetimin antidemokratik uygulamalarından, gerilimli ortamdan, gelişmelerden ve ABD ile ilişkilerden rahatsızlık duyan silahlı kuvvetler mensupları içindeki Atatürkçüler gizli gruplar oluşturmaya başladı. DP’nin iktidara gelir gelmez Silahlı Kuvvetlerde geniş çapta tasfiyeler yapması, zaten ordu içinde DP yönetimine karşı ilk tepkilerin ortaya çıkmasına ve güçlenmesine yol açmıştı.

Devamını okumak için tıklayınız....

Toplumun her kesimini kucaklayan, ileri görüşlü, üstün yetenekli, onurlu bir ulusu çağdaş değerlerle yeniden var eden, adını dünya tarihine altın harfler ile yazdıran büyük lider, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün ebediyete intikal edişinin 82. yıl dönümünde kutlu hatırasını özlemle, hürmetle ve minnet duygularımızla anıyoruz...

 

Rheinland Pfalz Atatürkçü Düşünce Derneği - Mainz

Değerli Atatürkçüler,

          Dünyayı pandemi olarak kasıp kavuran Kovid-19 ile zor bir yıl geçiriyoruz. Kısıtlamalar, zorluklar, ekonomik kaygılar büyük ama toplum olarak birlik, beraberlik ve dayanışma içinde gelecekten ümidi kesmeden bu zor günlerin geçeceğine de eminiz.

          I. Dünya Savaşı sonrası ortaya çıkan salgın hastalıktan(Ispanyol Gribi) yine pekçok ülke etkilenmiş ve savaştan yenilgi ile çıkan ülkeler zor durumda kalmıştı. En zor durumda olanlardan biri de Osmanlı idi. Osmanlı’daki kötü gidiş hat ve Anadolu’nun içinde bulunduğu buhran dönemlerinde Mustafa Kemal Atatürk 19 Mayıs 1919’da Samsun’a ayak basması ve ‘ya istiklal ya ölüm’ ilkesi ile başlayan Milli Mücadele, Türk milletinin birlik,beraberlik ve dayanışma içinde ulu önder Mustafa Kemal’in önderliğinde başarı ile sonuçlanmış ve bu başarı 29 Ekim 1923’te Cumhuriyet’in ilanı ile taçlandırılmıştır.

          Türkiye Büyük Millet Meclisinin ilk başkanı ve Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk Cumhurbaşkanı Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü, kahraman silah arkadaşlarını, aziz şehitlerimizi, gazilerimizi ve ülkemize, milletimize hizmeti geçenleri rahmet, minnet ve şükranla anıyor; Türk milletinin yeniden doğuşu ile kurulan Cumhuriyetin 97. yılını ve  29 Ekim Cumhuriyet Bayramınızı kutluyoruz.

Saygılarımızla,

RPADD Mainz Başkanı Ali Seyfi ve Yönetim Kurulu Üyeleri

 

Büyük Taarruz, Kurtuluş Savaşı sırasında işgalci güçlere karşı son ve kesin darbeyi vurmak ve Anadolu'dan atmak için 26 Ağustos 1922 gecesi Afyon’da başlayan ve 30 Ağustos 1922'de Dumlupınar’da Mustafa Kemal’in başkumandanlığında zaferle sonuçlanan kahramanlık destanıdır. Bu öyle büyük bir zaferdir ki ; birlik ve beraberliğimizin önünde hiçbir gücün duramayacağının ispatıdır. 30 Ağustos, Atatürk’ün komutanlık ve liderlik dehasını ortaya koyduğu, Mehmetçiğin cesaret ve kahramanlık destanı olan zaferdir.
 
Büyük Taarruz‘un başarıyla sonuçlanmasından sonra Yunan orduları İzmir'e kadar takip edilmiş; 9 Eylül 1922'de İzmir'in kurtarılmasıyla Türk toprakları Yunan işgalinden kurtulmuştur.
 
Bugün böylesi şanlı bir tarihin mirasçıları olarak bizlere düşen en önemli görev geçmişimizden aldığımız güç ve cesaretle geleceğimize bakmak, birlik ve beraberliğimizden ödün vermeden demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olan cumhuriyetimizi korumak ve ülkemizi Atatürk'ün hedef gösterdiği muasır medeniyetler seviyesine ulaştırmaktır.
 
Başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, bu zaferi bize armağan eden bütün kahramanları, vatanımız uğruna canlarını veren aziz şehitlerimizi minnet ve şükranla anıyor, 30Ağustos Zafer Bayramınızı kutluyoruz.
 
RPADD Mainz Yönetim Kurulu

Bugün milli mücadelenin başlangıç tarihi sayılan 19 Mayıs 1919’un 101.yıldönümünü kutlamanın mutluluğunu yaşıyoruz. Atatürk’ün Istanbul’dan Samsun’a yolculuğu anlam bakımından bugünün gençlerine yol gösterici niteliktedir. Rheinland Pfalz Atatürkçü Düşünce Derneği olarak bizde 19 Mayıs‘ın 101.yılında örgütlenme dönemini, o yılda alınan kararları bir yazı ile sizlere hatırlatmak istedik. Eminiz ki gençlerimiz Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasında yaşanan zorlu mücadeleyi daima göz önünde tutulacak ve Mustafa Kemal Atatürk’ün gösterdiği yolda  fikri hür, vicdanı hür gençler olarak bu aziz vatanın yücelmesinde ve yükselmesinde gayret ve kararlılıkla yoluna devam edecektir. Başta Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları olmak üzere, bize bu toprakları emanet eden ecdadımızı bir kez daha rahmet ile anıyor, tüm gençlerimizin ve milletimizin 19 Mayıs Atatürk’ü Anma , Gençlik ve Spor Bayramı’nı kutluyoruz.

 

Rheinland Pfalz Atatürkçü Düşünce Derneği – Mainz

 

 *  *  *

19 Mayıs‘ın 101. yılında örgütlenme dönemini, o yılda alınan kararları anlatan bir yazı

Ulusal kurtuluş mücadelesi; 19 Mayıs 1919’da Atatürk’ün Samsun’a çıkması ile başlayan, 9 Eylül 1922 de Izmir’de düşman askerlerinin denize dökülmesi ile biten uzun bir süreçtir. Bundan sonraki süreç ise, kazanılan başarının uluslararasında  kurulacak Türkiye Cumhuriyeti Devletinin tanınmasının sağlanması, Cumhuriyet’in ilanı ve devrimlerle devam eder.

 

Atatürk 19 Mayıs 1919’ta Samsun’a geldiğinde Rum eşkiyaları Ingiliz işgal askerlerinden aldıkları destek ve cesaretle Karadeniz kıyılarında bir Pontus devleti kurmak için halkı bezdirmiş, halkın ise kendisini savunmaktan başka bir şey yapacak hali yoktu. Manzara içler acısı idi. Atatürk Samsun’dan 15. Kolordu komutanı Kazim Karabekir ve 20.Kolordu komutanı Ali Fuat Cebesoy’a bir telgraf çekerek , görevimiz milletimizin içinde bulunduğu durumdan kurtarmak, onlara olan borcumuzu ödemek için Samsun’da fazla kalmayacağını, Anadolu’ya geçeceğini ve onlardan önerilerini bildirmesini  ister. Kazim Karabekir hatıralarında Mustafa Kemal Paşa’nın gelmesine çok sevindiğini, zaten bunu da beklediğini yazar.

 

Atatürk 25 Mayıs 1919’da Samsun’dan ayrılır. Yolda giderken öküzle tarla süren bir köylüye raslar, arabadan iner ve köylüye " Hemşerim, düşman Samsun’a asker çıkaracak. Belki buraları da işgal edecek, sen ise rahat toprağı sürüyorsun". Köylü " Paşa paşa sen ne diyorsun? Biz üç kardeş ,iki de oğul vardı. Yemen‘de, Kafkas‘da, Çanakkale‘de elden gitti. Bir ben kaldım. Evde üç dul kadın, sekiz yetim var. Hepsi benim sabanımın ucuna bakıyorlar. Şimdi benim vatanım da yurdum da aha şu tarlanın ucu. Düşman buraya gelinceye kadar  benden hayır bekleme". Ne varki gene de Anadolu halkına başvurmak gerekmekteydi. Vatanın kurtuluşu anca halkı kazanmakla mümkün olurdu. Işte Atatürk’ün Anadolu’ya geçmesindeki amacı halkı örgütlemek ve düzenli bir ordu kurmaktı.

 

30 Mayıs 1919 cuma günü Havza’da Izmir Şehitleri adına bir mevlüt tertiplenir. Mevlüte mümkün olduğu kadar civar köylerden de halkın katılması sağlanır. Bu mevlüt Mustafa Kemal Paşa’nın halkın arasına  ilk katılışıdır. Ama asıl iş halkı etkileyecek ulemaya düşmektedir. Bu kişi de Sıtkı hocadır. Onun gelmesi ve halka onun  hitap etmesi kararlaştırılır. Sıtkı Hoca ortalıkta yoktur.  Hemen Sıtkı hoca ikna edilir ve 12 Haziran‘da Havza’da bir miting düzenlenir. Sıtkı Hoca kürsüye gelir ve halkı cihada çağırır. Elinde silah olan silaha, balta olan baltaya ikisi de yoksa odunla savaşacaksınız çağrısı yapar. Sıtkı Hoca kazanılmıştır. Işte halk önderlerinin mücadeleye kazanılmasının ne kadar önemli olduğunu Atatürk yanındakilerine göstermiştir. Havza örneğinde oldugu gibi bundan sonraki süreç de halkı etkileyecek ve peşinden sürükleyecek halk önderlerini kazanmayı hedeflemiştir.

 

Atatürk bir taraftan düzenli bir ordu kurmaya çalışırken diğer taraftan halk önderleri ile ilişki kurmaya ve onları etkilemeye çalışıyordu.

 

Amasya‘ya  12 Haziran 1919 da vardı. Halk onun gelişini önceden haber almıştı. Amasya girişinde onu büyük bir kalabalık bekliyordu ve burada halka şöyle hitap etti; "Amasyalılar, padişah ve hükümet itilaf devletlerinin elinde esirdir. Memleket elden gitmek üzeredir. Bu kötü gidişe çare bulmak için sizlerle işbirliği yapmaya geldim. Düşmanlarımızın Samsun‘dan yapacağı bir çıkarma hareketine karşı ayaklarımıza çarıklarımızı çekerek, dağlara çekilecek, vatanımızı son kayasına kadar müdafaa edeceğiz.

 

Amasya‘da şehrin ileri gelenleri ile bir toplantı yaptı. Amasya‘da yine ön plana çıkan bir din adamı Abdurrahman Kamil Efendi, Sultan Beyazıt camiden şöyle konuştu; " Ey ahali, milletin istiklali tehlikeye düşmüştür. Bu felaketten kurtulmak için icab ederse, vatanın son ferdine kadar ölmeyi göze almak lazımdır. Artık padişah olsun, unvanı ne olursa olsun, onun bir hikmeti kalmamıştır. Yegane kurtulus çaresi, halkın hakimiyeti doğrudan doğruya ele almasıdır."

 

Abdurrahman Kamil Efendi‘nin konuşmasında açıkça padişah ve hükemetten umudun kesildiğinin halk önderleri tarafından görülmeye baslandığı görülüyor.

 

Atatürk‘ün Amasya yolculuğunun ayrı bir önemi vardır. Direniş prensip kararları  ilk defa Amasya‘da yazılı hale getirilmiştir. Buna tarihte Amasya kararları denir. Bu kararlar şu üç cümlede özetlenebilinir.

 

- Milletin istikbalini yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır.

 

-Milletin içinde bulunduğu duruma göre harekete geçmek ve haklarını yüksek sesle cihana işittirmek için her türlü etki ve denetimden uzak milli bir heyetin varlığı zaruridir. ÖNDERLIK

 

- Anadolu‘nun  her bakımdan emniyetli yeri olan Sivas‘da kongre toplanacaktır.

 

Amasya kararları en kısa zamanda tüm yurda yayılır ve halk arasında padişah ve hükümetinden umut kesilmiştir.

 

Amasya‘dan ayrıldığı sırada Istanbul hükümeti onun görevden alındığına dair genelgeyi  tüm yurda bildirdi ve kendisinin de Istanbul‘a dönmesi için haber gönderilir. Atatürk Amasya‘dan Sivas‘a yolculuğu sırasında tedirgin ve tertiplidir. Işgal kuvvetleri ve Istanbul hükümetinin kendisine tuzak kurması endişesi taşımaktadır, endişesinde de haklıdır.

 

Tokat‘da kendisini bir binbaşı ve 20 Asker karşıladı. Tokat‘dan ayrıldıktan 5-6 saat sonra Sivas valiliğine geldiğini bildirmek üzere bir telgraf çekilmesini telgrafhaneye bildirdi. Bu arada Sivas‘ta onun geleceğini bildiği için yoğun bir telaş vardı. Elazığ valisi Ali Galip, paşanın geldiğinde tutuklayıp Istanbul‘a gönderilmesi için Sivas valisini ikna etmeye çalışıyordu. Sivas‘ın caddeleri Atatürk‘ün yetkilerinin elinden alındığını ve tutuklanması gerektiğini bildiren bildiri ve afişlerle donatılmıştı. Tam bu kargaşalıkta Atatürk ve yanındakiler Sivas‘a yakın bir çiftlikte  konaklarken tüm görevlerinden alındığını bu çiftlikte öğrenir.

Haber geldiğinde Sivas valisi Elazığ valisine "işte gelmiş buyur tutukla" korkudan yüzü sararan vali "ben tutuklayalım derken kendi il sınırlarıma gelirse demiştim." der. O halde "madem tutuklamıyacağız buyur karşılamaya gidelim". Sivas‘da Atatürk ve arkadaşlarını coşkulu halk kitleleri karşıladı. Sivas‘taki temaslarının ardından Kazım Karabekir Paşa‘nın kendisini doğu illerinden temsilcilerinin katılacağı kongreye davet etmesinden dolayı Erzurum‘a hareket etti.

 

Ne varki Erzurum‘a  hiç bir vasfı olmadan sivil bir kişi olarak varacaktı. Kazım Karabekir Paşa‘nın tavrı nasıl  olacaktı? Ya kendisini tutuklayıp teslim ederse, bu endişelerle gidiyordu.

 

3 Temmuz 1919‘da Erzurum‘a vardı. Yoğun geçen günler başlamıştı bir taraftan temaslar sürdürürken diğer taraftan ordu komutanları ile haberleşiyordu. 8 Temmuz akşamı  ordudan istifa etti. Artık o sivil bir kişiydi ve hiçbir vasfı kalmamıştı. Işte bu arada Kazım Karabekir Paşa , subay ve erleriyle Atatürk‘ün karşısında asker selamı verir, "emrindeyiz paşam" der. Kazım Karabekir Paşa‘nın bu tavrı tarihin akışına yön vermiştir. Atatürk sivil de olsa o askerlerin gözünde yine tartışmasız bir komutandır. Emirler ondan alınır ve yerine getirilir.

 

Erzurum‘daki temaslarında ilk defa yeni bir hükümet kurulma fikrinden bahsetmiştir. Arkadaşlarıyla yaptığı toplantılarda "Memleketi kurtarmak, günün felaket ve ızdırap kaydeden şartlardan kurtulmak için ne yapmalıyız? Tek tetbir Hakimiyeti Milliye‘ye dayanan kayıtsız, şartsız müstakil bir  Türk Devleti  kurmayı hedeflemeliyiz. Hedefimiz bu olacak. Kolay şey değil. Idealimizi gerçekleştirmek için şimdiden şahıs şahıs yükleneceğimiz görevler ağır, zor hatta tehlikelidir. Milli mücadele, topyekün mücadele esastır. Büyük mukavemetlerle, ihanet ve hiyanetlerle karşılaşacağımız muhakkaktır.Milli mücadeleye katılanları yok etmek için saray, hükümet, ecnebiler kesin ki harekete geçeceklerdir. Ayrıca yer yer  halkın aldatılması, isyanlar, ihtilaller çıkarılması ve bütün bu menfi hareketlerin milli mücadele aleyhinde galip gelmeleri ihtimal dahilindedir." der ve tüm bu şartlarda mücadele etmek isteyenlerle birlikte olacağını, eğer işin başında birlikte olamayacağını bildiren olursa da anlayışla karşılayacağını belirtir.

 

23 Temmuz‘da kongre toplanır. Kongreye M. Kemal Paşa bazı üyelerin itirazına rağmen kongre başkanı seçilir. 14 gün süren kongrede şu prensipler üzerinde anlaşmışlardır :

 

- Milli sınırlar içinde vatan bölünmez, parçalanmaz bir bütündür.

- Osmanlı hükümetinin dağılması halinde ve her türlü yabancı işgal ve müdaheleye karşı, millet kendini birlik halinde savunacaktır.

- Merkezi hükümet vatanın, istiklalin muhafazasını sağlayamadığı takdirde, bu maksadı sağlamak için, geçici bir hükümet kurulacaktır.

-Milli kuvvetleri amil ve milli iradeyi hakim kılmak esastır.

- Hristiyan unsurlara, siyasi hakimiyetimizi bozacak imtiyazlar verilemez. 

- Manda ve himaye kabul olunamaz.

- Milli iradeyi temsil etmek üzere, Meclisi Mebusan derhal toplanması mecburidir.

 

29 Ağustos 1919’ta Atatürk ve arkadaşları Sivas’a hareket ederler ve 2 Eylül de varırlar. Sivas’ta kongre açılmadan önce hava çok karışıktır. Içlerinde Atatürk‘ün en yakın arkadaşları dahil , M. Kemal Pasa’nın kongre reisliğine karşıdır. Milli istiklal değil, bir yabancı devletin himayesine girmeyi isteyen delegeler vardır. Ayrıca Elazığ valisi Ali Galip Elazığ’da Kürtleri ayaklandırıp, silahlandırarak ve Ingilizlerden yardım görerek Sivas’a baskın yapmak, kongreyi dağıtmak, öncüleri tutuklama teşebbüsüne geçer. Zor şartlarda bu baskın bastırılır. Sivas’ta Atatürk büyük bir mücadele verir ve sonunda kendisini kongra başkanı seçilmesini sağlar. 4 Eylül‘de kongre toplanır ve 12 Eylül‘de sona erer.

 

Sivas kongre kararları ;

1. Milli sınırlar içinde vatan bölünmez bir bütündür parçalanamaz.

2. Her türlü yabancı işgal ve müdahaleye karşı millet topyekün kendisini savunacak ve direnecektir.

3. Istanbul hükümeti, harici bir baskı karşısında memleketimizin herhangi bir parçasını terk mecburiyetinde kalırsa, vatanın bağımsızlığını ve bütünlüğünü temin edecek her türlü tedbir ve karar alınmıştır.

4. Kuvay -i Milliye‘yi  tek kuvvet tanımak ve milli iradeyi hakim kılmak temel esastır.

5. Manda ve himaye kabul edilemez.

6. Milli iradeyi temsil etmek üzere Meclisi Mebusan‘ın derhal toplanması mecburidir.

7. Ayni gaye ile milli vicdandan doğan cemiyetler, Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti adı altında genel bir teşkilat olarak birleştirilmiştir.

8. Genel teşkilatı idare ve alınan kararları yürütmek için kongre tarafından Temsil Heyeti seçilmiştir.

 

Atatürk‘ün Sivas‘ta kaldığı 22 Aralık 1919‘a kadar çok yoğun geçer. Telgraflarla bir taraftan sivil örgütlenmeyi gerçekleştirirken diğer taraftan düzenli ordu kurma çalışmalarını sürdürür. Kurtuluş Savaşı’nın coğrafi konumundan dolayı en iyi şekilde Ankara’dan yönetileceğini düşünen Atatürk  22 Aralık 1919‘ta Sivas‘tan yola çıkar ve zorlu yolculuğun arkasından 27 Aralık 1919‘ta Ankara‘ya varır. Atatürk’ün Ankara’ya gelişi bağımsız Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulması ve Kurtuluş Savaşı’nın başlatılması için oldukça önemli bir olaydır. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin kuruluşu ve Türk ordusunun kurulup çalışmalara başlaması gibi birçok gelişme ve hazırlık Ankara’da yapıldı. Milli Mücadele merkezi artık Ankara’ydı.

 

Kısaca vermeye çalıştığımız  bu yolculuk Türk Milleti için bir dönüm noktası oldu ve kurtuluşun başlangıcıydı. Milli Mücadele’yi başlatmak üzere Samsun’dan Anadolu topraklarına bastığı 19 Mayıs 1919 tarihinin önemi nedeniyle de 19 Mayıs’ı Türk gençliğine armağan etti.

 

Atatürk "Gençler! Benim gelecekteki emellerimi gerçekleştirmeyi üstlenen gençler! Bir gün bu memleketi sizin gibi beni anlamış bir gençliğe bırakacağımdan dolayı çok memnun ve mesudum" derken Türk gençliğine olan güvenini de anlatmıştır.

 

Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasında yaşanan zorlukları her zaman göz önünde tutarak , 19 Mayısları Atatürk’ün emanetine daima sahip çıkarak kutlamalıyız.  

 

 

23 NİSAN 1920 : TÜRKİYE TARİHİ YAZILIYOR
 
“Dünya yüzünde yeni ve müstakil bir Türk devleti vardır.  Devleti kuran milletin, bir ‘Türkiye Büyük Millet Meclisi’ vardır.  Memleketin yegane, hakiki temsilcisi bu meclistir.”  GAZİ MUSTAFA KEMAL
 
     Cumhuriyetimizin kurulması tarihimizin en şanlı sayfasıdır.
 
     “ En büyük eserim” dediği Cumhuriyet’in kurucusu Mustafa Kemal ;mücadelenin ateşleyicisi, tartışılmaz önderi, öngörülü, hesaplı, planlı, birleştirici bir liderdi.  Başından sonuna kadar her işin başında, adım adım geliştirilen direnişin sabırlı örgütleyicisi ve yenilmez komutanıydı. O ayrıca devlet kuran büyük bir siyaset adamı, milletini çağdaşlaştıran güçlü  bir devrimciydi.
 
     23 Nisan 1920 ülkenin kaderini değiştirdiği için 23 Nisanları bayram olarak kutluyoruz ve kutlamaya da devam edeceğiz.
 
     Rheinland-Pfalz Atatürkçü Düşünce Derneği –Mainz  olarak bizler de bu yıl 100. yıla yakışan en özel ve en geniş şekilde bir 23 Nisan kutlamak için hazırlıklar ve planlar yapmıştık. Fakat dünyayı etkisi altına alan Korona salgını yüzünden alınan tedbirler kapsamında bir araya gelemediğimiz için bu kutlayamayı düzenleyemiyoruz. Ancak 23 Nisan 1920’nin ne kadar önemli olduğunu gösteren , günün anlam ve önemini belirten tarih notlarını sizler için derledik.
 
     Büyük fedakarlıklar ve zorluklarla elde edilen mücadelenin zaferi olan Türkiye Cumhuriyet’i ilelebet payidar kalmaya devam edecektir.
 
   Başta ulu önder Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, Birinci Meclisimizin kahraman üyelerini ve milli mücadelede emeği geçmiş olan herkesi en derin saygı ve rahmetle anıyor, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açılışının 100.Yılını ve 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramınızı en içten dileklerle kutluyoruz.
 
Saygılarımızla,
RPADD Mainz Başkanı Ali Seyfi ve Yönetim Kurulu Üyeleri
 
*   *   *
23 Nisan 1920
  • Millet Meclisi’nin açıldığı gün.
  • Türkiye’yi yönetecek olan Meclis’in ilk toplandığı gün.
  • Türkiye Meclis’ten yönetileceği için Cumhuriyet’in kurulduğu gün.
  • Yeni bir devletin, çağdaş ve devrimci bir devletin doğduğu gün.
 
     23 Nisan 1920’de açılan Millet Meclisi Cumhuriyet’i kurdu.   Meclis iktidarı aldı, milli iradeyi hakim kıldı, hükümeti oluşturdu, Kurtuluş Savaşımızı yönetti ve Türk Devrimini gerçekleştirdi. Millet Meclisi’nin oluşturulması ve toplanması bir devrimdi, millet iktidarı tek kişiden devralıp kendi kaderini kendisi çizecekti.
 
   O güne kadarki karar merciini, İstanbul hükümetini, Osmanlı devletini, padişahı, halifeyi tanımazlık olan Meclis’in kurulması isyandı, köhnemiş düzen değişecekti, Orta Çağ geride kalacak, tarih ilerleyecekti.
 
   Millet Meclisi, “ Hakimiyet kayıtsız şartsız milletindir” ilkesiyle açılmıştı.  Millet Meclisi, “kurucu meclis”ti ( meclis-i müessesan).  En üst makam olmanın yanı sıra, “ mevcut Kanuni Esasi’yi kaldırır, yerine yenisini koyabilir”di. Bu, yeni ve devrimci bir Anayasa yapmak demekti.  Yasama ve yürütme yetkileri birlikte yürütülecekti.
 
   24 Nisan’da Mustafa Kemal Paşa Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin başkanı seçildi.
 
  Millet Meclisi’nin öncelikli hedefi, işgal altındaki ülkeyi, parçalanmakta ve işgal altına alınmakta olan toprakları işgalcilerden kurtarmak, emperyalist saldırganları püskürtmekti.
 
*   *   *
 
Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açılmasına doğru olan gelişmeler neydi, o güne kadar neler olmuştu?
 
1918     
 
30 Ekim  Osmanlı devleti için şartları çok ağır olan Mondros Mütarekesi imzalandı.
 
21 Aralık     Padişah Meclis-i Mebusan’ı kapattı.
 
 
1919     
 
15 Mayıs     Yunan ordusu İngiltere’nin desteği ile İzmir’i işgal etti. 
 
16 Mayıs Mustafa Kemal Paşa Bandırma Vapuruna bindi ve İstanbul’dan ayrıldı.
 
19 Mayıs     Mustafa Kemal Paşa görevli olarak Samsun’a ayak bastı.
 
21-22 Haziran  Amasya Genelgesi yayınlandı.“ İstiklalimizi milletin azim ve kararlılığı kurtaracaktır.”  
 
23 Temmuz - 7 Ağustos    Erzurum Kongresi yapıldı. Heyet-i Temsiliye kuruldu, başkanı Mustafa Kemal seçildi. “ Vatan bir bütündür” ile “ Manda ve himaye kabul edilemez” kararları alındı.
 
4-11 Eylül  Sivas Kongresi.  İstanbul’dan verilen talimatlarla önlenmeye çalışılan kongrenin başkanı Mustafa Kemal’di. Erzurum kongresinde alınan kararlar genişletilerek tüm ülkeyi kapsar nitelik kazandırıldı.
 
18-22 Ekim    Amasya Protokolu.Mustafa Kemal, İstanbul’dan gelen Bahriye Nazırı Salih Paşa ile buluştu.Böylece Heyet-i Temsiliye İstanbul tarafından resmen tanınmış oluyordu.
 
 
1920     
 
12 Ocak     Meclis-i Mebusan yeni üyeleriyle toplandı.  Padişah açılışa katılmadı.
 
13 Ocak     İstanbul’da 150 bin kişinin katıldığı Sultanahmet mitingi yapıldı.
 
21 Ocak   Maraş’ta Fransız birliklerine karşı savunma başladı.  Fransızlar 12 Şubatta çekildi, Maraş o gün kurtuldu.        
 
28 Ocak    Meclis-i Mebusan’ın gizli toplantısında Mustafa Kemal’in hazırladığı Misak-ı Milli imzalandı.  17 Şubat’ta dünyaya ilan edilecekti.
 
16 Mart      İstanbul İtilaf devletleri tarafından resmen işgal edildi. 
 
19 Mart  Mustafa Kemal Heyet-i Temsiliye adına bir bildiri yayınlayarak olağanüstü yetkilere sahip bir meclisin Ankara’da toplanacağını açıkladı.
 
5 Nisan    Damat Ferit Paşa, sonuncusu olacak olan sadrazamlığa tekrar getirildi.
 
10 Nisan Şeyhülislam Dürrizade Abdullah, İngilizlerin isteği ve padişahın emriyle Kuvay-i Milliyecileri “kafir” ilan eden ve öldürülmelerini yerinde gören fetvayı yayınladı.
 
13 Nisan   Düzce isyanı başladı.  Ayaklanma genişledi, isyancılara Bolu da katıldı,sonunda isyan Beypazarı’na kadar vardı, ancak ezildiler.  İngiliz uçakları her yerde uçaklardan şeyhülislamın fetvasını ve bildiriler atıyordu.
 
16 Nisan   Anadolu müftüleri şeyhülislamın gerici fetvasına karşı vatanı savunan ve işgalcileri                                      mahkum eden bir ortak fetva hazırladılar ve bu her yere gönderildi,her yerde çoğaltıldı.
 
18 Nisan    Kuvay-ı Milliye’ye karşı Kuvay-ı İnzibatiye kuruldu.
 
21 Nisan  Mustafa Kemal genelde yayınladı:“ Büyük Millet Meclisi 23 Nisan’da açılacaktır!
 
22 Nisan  İtilaf devletlerinin yetkilileri, diplomatları, generalleri: “ Mustafa Kemal’i yenmek zordur!” diye açıklamada bulundular.
 
10 Ağustos  Damat Ferit, Türkiye’nin İtilaf devletlerince paylaşılmasını öngören Sevr Barış Antlaşmasını imzaladı.  Ancak antlaşma Devrimci Meclis tarafından tanınmayacak, yırtılacak ve savaş sonunda uluslararası alanda geçersiz olan ilk antlaşma olacaktı.     
 
*   *   *
     Mustafa Kemal Paşa, Padişah Vahdetin’e yaverlik yapmıştı.  1917 yılında veliaht şehzadeye Almanya gezisinde de refakat etmişti.  Onu tanıyordu.  Çeşitli kereler padişahı uyardı, ona öneriler götürdü.  Vahdettin’in amacı kendisine bırakılan parçaya razı olarak, “o vatan parçasını” sahiplenmekti.  Yalnızca sarayının kaldığı bir toprak parçası bile olurdu, yeter ki saltanatı devam etsin, yeter ki diğer hükümdarlar gibi tahtını elinden almasınlar.  Vahdettin padişah olarak haklıydı.  Savaş sonunda Alman İmparatoru II. Wilhelm, Avusturya İmparatoru Karl, Bulgar Kralı Ferdinand, yenilmişler olarak imparatorluk ve krallıklarının yanı sıra taçlarını da kaybetmişlerdi.  Vahdettin onlar gibi olmaktan kurtulmaya çalışıyordu.
 
     Mustafa Kemal Paşa ile Padişah Vahdettin’in yollarının kesişmesi mümkün olmayacaktı.  Mustafa Kemal padişahı çiğnedi, padişah ise onun ölüm fermanını imzaladı. 
 
*   *   *
     Doğaldır ki, Meclis, Osmanlı devleti tarafından bir isyan hareketi olarak görülecekti.  Kuvay-ı Milliyeciler asilerdi.  Asilerin öldürülmeleri “dinen caiz”di.  Kuvay-ı Milliyecilerin asi olduğu, isyan ettikleri gerçek olduğu gibi, onlar da zaten kendilerini öyle görüyorlardı.
 
     İşgalci emperyalist ülkeler için de Kuvay-ı Milliyeciler isyancıydı, hayduttu, eşkıyaydı.
 
*   *   *
    23 Nisan 1920’de padişahla, hükümetiyle, İstanbul’la, Osmanlı’yla savaş açıktan yürütülmeye başlamıştı. Artık birbirlerine düşmandılar.  23 Nisan 1920’de İtilaf devletlerine karşı, işgalci Avrupa devletlerine karşı, emperyalizme karşı savaş, artık önlemez ve durduralamaz bir şekle girmişti, işgalciler kovulana kadar devam edecekti.  Ama bunun yanı sıra, padişahın hükümetinin, Hilafet makamının, Osmanlı devletinin, ama aynı zamanda işgalci İngilizlerin düzenlediği, tertiplediği, kışkırttığı, beslediği, donattığı, silahlandırdığı gericilik, Kuvay-ı Milliye güçlerine saldırıyordu.  Daha Meclis açılmadan önceki günlerde Mustafa Kemal’in etrafındaki güçler bu isyancı güçlerle uğraşmak zorunda kalmışlardı.  Bertaraf etmeseler, edemeseler, Meclis, Cumhuriyet, Kurtuluş Savaşı ve her şey hayal olacak, başarıya ulaşmak imkansızlaşacaktı.  Yani Kuvay-ı Milliye, yalnız devletle ve emperyalistlerle değil, bu iç savaşın gericiliğiyle de savaşmaktaydı.
 
     İstanbul hükümeti, Kuvay-ı Milliye’yi ezmek için dini istismar etmekten ve kullanmaktan çekinmedi.  Halkın bir kısmı üzerinde etkili olan olumsuz dinsel propaganda ile iç savaş yaratılmaya ve isyanlar sürdürülmeye çalışıldı.
 
*   *   *
     Ezilen milletler, sömürgeler ve doğu dünyası Mustafa Kemal hareketini öğrendiği andan itibaren umutlandı, boşuna değildi, kendilerinden biri emperyalizme baş kaldırıyordu, nasıl destek olunabilir diye düşündüler, desteklediler, adeta Türklere sarıldılar.  Onlara örnek olacak Türkler umut kaynağıydı.
 
*   *   *
     Belirlenen hedefe ulaşmak için milletvekillerinin belirlenişi ve Ankara’ya gelişi çok kısa bir zamanda gerçekleşmişti. Milletvekili seçimleri Atatürk'ün Ankara'da bir meclisin toplanacağını ve neden toplanması gerektiğini açıklayan 19 Mart 1920 tarihli bildirisiyle başlamış,yine Atatürk'ün 21 Nisan'daki genelgesiyle de meclisin açılacağı tarih duyurulmuş ve milletvekillerinin Ankara'ya gelmesi istenmiştir ve  23 Nisan 1920’de Ankara’da Türkiye Büyük Millet Meclisi açılmıştır.
 

18 Mart 1915 Çanakkale Zaferi'nde başta başkomutanımız Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere tüm silah arkadaşlarını minnet ve özlemle anıyoruz. 

RPADD Mainz 

"Daha emin ve daha doğru olarak yürüyeceğimiz bir yol vardır; büyük Türk kadınını çalışmamıza ortak kılmaktır." M. Kemal Atatürk

Varlıklarıyla hayatın her alanında fedakarlığı, üretkenliği ve duyarlılığı temsil eden kadınlarımız, sonsuz sevgi ve hoşgörüyle yetiştirdikleri nesillerle geleceğimizin şekillendirilmesinde önemli rol oynamaktır.

Kadına yönelik şiddet, taciz, kadınların öldürülmesi gibi olaylar bir toplumda arttıkça çocukların zarar görmesi de kaçınılmazdır. Kadınların toplumun en etkili, yönlendirici, birleştirici ve koruyucu unsuru oldukları göz önüne alınarak eşitlik, kalkınma ve daha huzurlu yaşam önerileri ve isteklerine her daim önem verilmelidir.

Türk kadınının toplumda hak ettiği yeri alması, gelişmiş ülkelerin kadınlarıyla aynı hak ve özgürlüklere ulaşıp bunları özgürce kullanabilmesi dileğiyle tüm kadınlarımızın 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü'nü kutlarız.

Saygılarımızla,
RPADD Mainz

Hanau’daki ırkçı terör saldırısında hayatını kaybeden insanlarımızı anmak; yabancı düşmanlığına, ırkçılığa ve İslam karşıtlığına karşı toplumsal tepkiyi ortaya koymak için sivil toplum kuruluşlarının öncülüğünde düzenlenen saygı yürüyüşü 23 Şubat 2020 Saat 13:30'da Kurt-Schumacher-Platz,63454 Hanau'da.
19.02.2020 tarihinde Almanya'nın Hanau kentinde gerçekleşen ve ölenler arasında Türklerin de olduğu ırkçı terör saldırısını RPADD Mainz olarak şiddetle kınıyoruz.
Alman hükümetinin ırkçılıkla ilgili verdiği mücadelede etkili olmasını ve daha önceki yıllarda yaşanan acı olayların ve Hanau'da yaşananların bir daha olmamasını temenni ediyoruz. Bizler alınan kararların takipçisi olacağız.
Saldırıda yaşamını yitirenlere Allah'tan rahmet, ailelerine başsağlığı, yaralılara da acil şifa diliyoruz.
Rheinland Pfalz Atatürkçü Düşünce Derneği Mainz - 20.02.2020

03.02.2020 tarihinde Suriye'nin Iblid kentinin Serakib yakınlarında rejim unsurlarınca gerçekleştirilen yoğun topçu atışı sonucu 8 askerimizin şehit olduğunu üzüntü ile öğrenmiş bulunuyoruz. Şehit olanlara Allah'tan rahmet, yaralılara acil şifalar diliyoruz.

Van Bahçesaray'da yaşanan 1. (04.02.2020) ve 2.(05.02.2020) çığ facialarında hayatını kaybedenlere de Allah’tan rahmet, yaralılara acil şifalar diliyoruz.

Üzücü iki elim olayda da milletimizin başı sağolsun. ??

Ayrıca 05.02.2020 tarihinde akşam saatlerinde Sabiha Gökçen Havalimanı’nda İzmir-İstanbul seferini yapan bir yolcu uçağı, iniş yaptıktan sonra pistten çıkarak toprak zeminde parçalandı. Can kaybının olmadığı belirtilen kazada yaralılara acil şifalar diliyoruz.

RPADD Mainz

RP Atatürkçü Düşünce Derneği - Mainz olarak 02.02.2020 Pazar günü Hotel Janssen, Bodenheim'da düzenlediğimiz kahvaltı etkinliği dernek başkanı Ali Seyfi'nin gündeme dair ve önümüzdeki dönem planlanan dernek etkinlikleri hakkındaki açılış konuşması ile başladı. Sayın Seyfi 22Aralık 2019 tarihinde gerçekleştirilen genel kurulu ile seçilen yönetim kurulunun planlandığı etkinlik takvimini katılımcılara anlattı.

Zengin büfe seçenekleri ile kahvaltılarını eden konuklarımıza daha sonra dernek üyemiz sayın Hasan Demirezen sazı ile müzikli dakikalar yaşattı. Dernek yönetim kurulu üyesi Mehtap Gerçek Çoşğun ve Sevgi Hamuroğlu tarafından hikayesi anlatılan “çalın davulları çaydan aşağı” Selanik türküsü hep birlikte söylendi.

Başta sazı ile etkinliğimize türküleri ile renk katan Sayın Demirezen'e, ona kendi sazı ile eşlik eden dernek üyemiz Ali Yalçın Bey'e ve kahvaltıya katılan herkese çok teşekkür ediyoruz.

RPADD MAİNZ YÖNETIM KURULU

18.01.2020

2020 yılı ile birlikte ekonomi, bilim, teknoloji alanlarında pek çok gelişim ve değişimin olacağı ve yeni bir döneme girileceği dillendirilirken dileriz ki Türkiye Cumhuriyeti bölünmez bütünlüğü ile Mustafa Kemal Atatürk’ün hedef olarak gösterdiği muasır medeniyetler seviyesine ulaşma hedefinde ilerlemeye devam eder. Bizler de dernek olarak üstümüze düşen görevin farkında olup uzun yıllar derneğimizin devamlılığını amaçlarına uygun şekilde sürdürmeye devam edeceğiz. 2020 yılı Türkiye içinde çok önemli. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açılışının 100.yılı olacak. Daha pekçok etkinlik amaçlarının olacağı bu yılda yeni yönetim kurulu olarak ilk toplantıda 1 yıllık çalışma planımızı çıkardık. Ilk olarak dernek üyelerimizin birbirini daha iyi tanıma fırsatının doğduğu, uzun sohbetler etme imkanını sağlayan pazar kahvaltısı ile başlamak istiyoruz. Sayın Hasan Demirezen’in de sazı ile aramızda olacağı 2 Şubat 2020 Pazar saat 11’de Hotel Janssen ,Bodenheim’da yapılacak olan dernek kahvaltımıza sizleri davet ediyoruz.
Saygılarımızla,
RPADD Mainz Başkanı Ali Seyfi ve Yönetim Kurulu Üyeleri